Su Kaplumbağaları
Pelikanlar
Keçiler
Asker duruşlu güvercin |
Tavuk ve civcivler piknikteyken |
Ödediğiniz komisyonun %5 ini hesabınıza geri almak için www.binance.com/tr/register?ref=JF2DMD49 özel linki ile kayıt olabilirsiniz.
Tavuk ve civcivler keşifte iken |
Kazlar ve yavruları "Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez" atasözü Büyük çıkar sağlanan yerden ufak tefek özveriler esirgenmemelidir. |
Tavşan gölgelenirken |
Şaşkın koyun |
Sevimli ayı |
Asaletli deve |
Vakur deve |
Mütevazi deve |
Şirin buzağı |
Tavuk ve civcivleri kır gezisinde |
Kır gezisi - 2 |
Civciv |
Ördeği takip eden 2 gölge |
Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş-i Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. Durumu Hacı Bektaş-i Veli ‘ye anlatır ve Hacı Bektaş-i Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatır, Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder.Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-i Veli ‘ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.Mevlana şöyle der:- Biz bir karga isek Hacı Bektaş-i Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş-i Veli dergahı’na gider ve Hacı Bektaş-i Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş-i Veli'ye sorar.Hacı Bektaş-i Veli de şöyle der:- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.
Keçiler, bilindiği gibi çevik ve haşarı hayvanlardır. En olmayacak kayaların tepesine çıkar,
hoplayıp zıplayarak en sarp yerlerdeki otlara bile ulaşırlar. Hatta bu yüzden, sarp ve dar
yollara keçi yolu tabir olunur.
Burdurlu çoban her zamanki güzergâhının aksine o gün, İnsuyu bölgesinde keçilerini yayılmaya
salmış. Ne var ki öğle sıcağı bastırdığı halde keçileri sulayacak bir su bulamamış. Çaresiz,
sürüsünü bir ağacın gölgesinde istirahate salıp kendisi de uykuya dalmış. Ağacın gölgesine
sığamayan keçiler iyiden iyiye susayıp su aramak üzere kendilerince bir yol bularak
İnsuyu mağarasına girmişler. Meğer, bu mağarada yağmur sularından oluşmuş göletler,
kar suyu birikintileri varmış. Çoban uyandığında, bir de bakmış ki ortalıkta sürüden bir
eser yok. Çevreyi araştırmış, orayı burayı yoklamış ama nafile.
Eyvah, demiş içinden, keçileri kaçırdık, şimdi sürü sahiplerine ne derim! Koskoca sürü
nereye gider? Köylü beni öldürür alimallah.
Bu düşünceler içinde aklına gelen bütün yerlere tekrar tekrar bakmış. Mağaradan
haberdar olmadığı için de çaresiz, köye dönmüş. Ancak görevini ihmal ettiği için aklından
bin bir türlü düşünce geçiyor, önüne gelene, keçileri kaçırdım, şimdi ben ne yapacağım
diye soruyormuş. Çobanın bu çaresizliği köylüleri de şaşkına çevirmiş ve hep beraber sürünün
kaybolduğu yere gitmişler. Bir de ne görsünler, sürü kendi kendine otlamaya devam
ediyor. Meğer öğlen sıcağında mağarada dinlenip suyunu içen keçiler, sonra yine yayılmak
üzere dışarı çıkmışlar. Sürüyü sayan köylüler sayının da tam olduğunu görünce, durmadan
keçileri kaçırdım diye sayıklayan çobanın delirdiğinden veya bir düzenbazlık peşinde olduğundan
şüphelenmeye başlamışlar. Sürüye yeni bir çoban tutmuşlar. Lakin birkaç gün
sonra yeni çobanın başına da aynı olay gelmiş. O da keçileri kaçırdım diyerek, köye
dönmüş. Bu sefer köylüler bölgeyi araştırmaya karar vermişler ve şimdiki İnsuyu mağarasını
bulmuşlar. Ondan sonraki zamanlarda, keçilerini kaçırmayan çobanların bu mağarada
öğle istirahati yapmaları gelenek olmuş. Keçilerini kaçıran çobanların deli divane hareketleri
de sinir krizlerine girerek ne yaptığını bilmeyenler için bir benzetme olup, bu deyim dilimize
yadigar kalmış.
İki inatçı keçi kırlara otlamaya gitmişler. Her taraf yemyeşil taptaze çimenlerle doluymuş. Keçiler otlarken ırmağın kenarına kadar gelmişler. Keçilerden birisi ırmağın bir yakasında, diğeri öbür yakasında otluyormuş. Derken ikisi de ırmağın üzerindeki köprünün ortasına gelmişler.
İki keçi, köprüde burun buruna gelmişler. Keçilerden birisi yol istemiş: Yol ver de karşıya geçeyim. Diğer keçi yol vermeye yanaşmamış: Önce ben geldim, sen bana yol ver.
Keçilerin ikisi de inatçı mı inatçı. Köprüde kafa kafaya toslamışlar.
İkisi de kavga etmekten yorgun düşmüşler.
Bir tos, bir tos daha derken, keçilerin ikisi birden dengesini kaybedip, ırmağa düşmüşler.
İki keçi, ırmakta bata çıka sürüklenmeye başlamışlar. Boğulmak üzereyken yaptıkları hatayı anlamışlar.
Son sözleri:
- Keşke ikimizde bu kadar inatçı olmasaydık!
Olmuş.
Tatlı minik çörek |
Güzel bakışlı |
Google ilk sayfa tesadüf değildir.
Avını bekleyen kaplan |
Ördeklerin havuz sefası |
Midilli |
Zebra |
Fil |
Zürafa yüksek bir ağacın arkasına saklanmış. Neden?
Cevap: File çelme takmak için.
Yaşlılığı nedeniyle çok ucuza satılan bir fili satın alan uyanık adamlardan biri, bir çadır kurmuş ve önüne şöyle bir tabela asmış:
"Kim bu filin dört ayağını birden zıplatırsa 10 milyon lira kazanacak. Denemesi 100 bin Lira." Çok deneyen olmuş ama kimse başaramamış. Bir gün bir çocuk gelmiş, içeri girmiş ve avucuna sakladığı hapşırık tozunu filin hortumuna tutmuş. Fil hapşırırken hop hop hoplamaya başlamış. Çocuk paraları almış, gitmiş. Herkes bu yöntemi denemeye kalkınca iflas gözüktüğünden başka bir tabela asmış.
"Kim filin başını önce aşağı yukarı, sonra sağa sola sallatırsa 10 milyon, denemesi 10 bin lira." Yine deneyenler olmuş ama kimse becerememiş. O çocuk tekrar gelmiş, içeri girmiş, filin yanına yaklaşmış, beni tanıdın mı, der gibi kendini göstermiş, fil kafasını aşağı yukarı hareket ettirmiş. Çocuk elindeki hapşırık tozunu gösterince de fil başını sağa sola sallamaya başlamış.
Acayip yaratık - 1 |
Acayip yaratık - 2 |
Zebraların çizgilerinin sırrı çözüldü
Zebraların, kan emen ve hastalık taşıyan at sineklerinden korunmak için çizgili oldukları belirtildi.
Deneysel Biyoloji Dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, zebraların çizgilerinin, at sineklerini uzak tuttuğunu, evrim sürecinde zebraların kan emen ve hastalık taşıyan bu hayvanlardan korunmak için çizgiler geliştirdiklerini belirtiyor.Zebraların neden çizgili oldukları konusunda pek çok teori var. Kimi bilim adamları her zebranın çizgilerinin diğerlerinden farklı olduğunu, bunun kalabalık sürüler içinde hayvanların birbirlerini tanımasını sağladığını savunuyor.
Geyik |
Avcılar bir gün avlanmak için hazırlık yaparlar tuzakları kurarlar ve her zaman gördükleri geyiği avlamak için sabırsızlanırlar.
nihayetinde anne geyik avcıların tuzağına yakalanır, avcılar büyük bir heyecanla geyiğin yanına giderler ve sevinç gösterilerinde bulunurlar.
Oradan geçmekte olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) geyiğin ve avcıların yanına gide Peygamber Efendimiz geyiğin gözyaşlarını görür ve geyiğin neden gözyaşları döktüğünü anlar ve avcılara derki bu geyiğin yavruları aç ve annelerinden süt bekliyorlar bu hayvanı serbest bırakın gitsin dağın arkasındaki yavrularını emzirip karınlarını doyursun ben kefilim sonrada gelip size teslim olacak der.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) bu isteği üzerine avcılar şöyle cevap verir.
Bizler inanan insanlar değiliz ama eğer ki dediğin gibi bu geyiği serbest bırakıp oda yavrularını emzirip karınlarını doyurduktan sonra gelip bize tekrar teslim olursa bizde sana ve Allah'a kalpten inanacağız derler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) ile anlaşmaya varırlar ve geyiği serbest bırakırlar geyik hızla koşar ve dağın arkasına geçerek gözden kaybolur.
Kısa bir bekleyişten sonra geyik dağın arkasından çıkar ve koşarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in ve avcıların yanıla gelerek ağlayan gözlerinde bir mutluluk ifadesiyle avcıların önüne yatar ve ölümü göze alarak tekrar teslim olur.
Bunun üzerine avcılarda sözünü tutar ve gerçekten anlayıp Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) ve Allah'a kalpten inanarak iman ederler.
Lama |
Güney Amerika’da yaşayan deve görünüşlü, geviş getiren büyük bir memeli. Güney Amerika’nın dağ ve çayırlarında toplu halde yabani olarak yaşayan Guanako’dan evcilleştirilmiştir. Lama genel olarak 1-2 m boyunda olup, 15 cm uzunluğunda bir kuyruğa sahiptir. Omuzları yerden 1-2 metre yüksektir. Ağırlığı 70-140 kg civarında olup, narin bir vücudu, uzun bir boynu ve uzun ince bacakları vardır. Develerden farklı olarak sırtında hörgüç bulunmaz. Başı küçüktür, uzun bir çene kısmı, uzun kulakları ve fırlamış gözleri vardır.
Postu kaba ve yünlüdür. Dişilerde tüyler boyun ve ayaklarda kısadır. Beyazdan siyaha kadar çok değişik renkleri vardır. Daha çok kırmızı kahverengi ve benekli olanları yaygındır. Ant Dağlarında yaşayan yerliler bin yıldan beri evcil olarak lama yetiştirmektedir.
Deniz seviyesinden 5000 metreye kadar olan bölgelerde lamaya rastlanır. Görünüş bakımından deveye benzemesine rağmen, kolayca yüksek seviyelere uyum sağlayabilirler. Kandaki hemoglobinlerinin yüksek olması sayesinde az oksijenli ortamlarda yaşayabilirler. Lama geviş getirir ve yarı çöllerde dağlarda bulunan otlarla beslenir. Bütün devegiller gibi boynuzsuz safra kesesiz ve mideleri üç gözlü olup, kırkbayır bulunmaz. Lama, deve gibi fazla su ve yiyecek istemez. Açlığa ve susuzluğa diğer devegillerin hepsinden daha çok dayanıklıdır. İyi koşar ve pas verir gibi yürür. Dar ve dik dağ yollarında keçi gibi rahat hareket edebilen evcil hayvanlardır. Narin ve sadık olup, çok çalıştığı zaman yorulduğunda kızar ve tükürür. Deve gibi göğüs ve ayakları üzerine oturarak dinlenir.
Erkekleri dişiler uğruna birbirleriyle dövüşürler. Gebelik 11 ay sürer. Yeni doğan yavru anne tarafından dört ay emzirilir. Lama 2,5-3 yaşlarında üremeğe başlar. Devegiller ailesinin diğer hörgüçsüz üyeleri ile eşleştirilebilirler. “Lama”, “alpaka”, “guanako” ve “vikunya” devegiller ailesinin Yeni Dünya’da yaşayan hörgüçsüz dört türüdür. Hepsi aynı cinsin farklı bireyleridir. Bazen yanlış olarak hepsine “lama” denilmektedir.
Lamaların erkekleri daha kıymetlidir. Erkekleri 45-60 kg yük ile dağ yollarında günde ortalama olarak 32 km yol yürürler. Lamalardan yük taşımacılığı yanında, etinden, sütünden ve yününden faydalanılır. Derisi çok kalitelidir. Her zaman alpaka gibi gübresini ayrı bir yere yığın yapar. Gübresi yeteri derecede yığın haline gelince bunun yanına ikinci bir yığın yaparlar. Yerliler bu hayvanın dışkısını tezek olarak kullanırlar. Evcil olanlarının boyu yabanilerinden daha fazladır.
Timsah ve yavruları |
Yunus Aleyhisselamın başından geçenler, Kur'an-da ve peygamberler tarihinde anlatılanlar kısaca böyle.
Yunus Aleyhisselam denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuştu. Deniz fırtınalı, gece tehlikeli ve karanlık, her taraftan ümit kesilmiş bir durumda.
Tam bu esnada Hz. Yûnus Rabb'ine döndü ve şu duayı okudu:
“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü mine’z-zâlimin.”
(Allah’ım! Senden başka bir ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıklardan uzaksın. Ben kendine yazık edenlerden oldum.)
Hz. Yûnus denizin ortasında, hem de balığın karnındaydı. Onu kurtaracak hiçbir sebep yoktu. Çünkü bütün sebepler durmuştu.
Onu o halden kurtaracak olan, sözü hem balığa, hem denize, hem de geceye geçen birisi olabilirdi.
Çünkü görünürde balık da, deniz de, gece de onun aleyhindeydi. Bu üçüne birden sözünü geçiremeyen, onu kurtaramazdı.
Bütün insanlar toplanıp bir araya gelip, yardım etmeye kalksalardı, beş para faydaları olmazdı.
Hz. Yûnus bir peygamberdi. Rabbinden başka hiç kimseden yardım gelmeyeceğini biliyordu.
Bütün sebeplerin sustuğunu ve durduğunu anladı ve gönlünü Allah’a açtı.
Okuduğu bu dua üzerine Cenab-ı Hak balığı da, denizi de, geceyi de onun emrine verdi.
Sonunda balık onun için bir denizaltı gemisi oldu.
Dağ gibi müthiş dalgaları taşıyan deniz, onun hakkında bir ovaya döndü, bir gezinti yeri oldu.
Bulutların kararttığı gökyüzü onun için bir mehtaba döndü. Ay, ışığını cömertçe yaydı, aydınlattı.
Onu sıkıştıran ve tehdit eden bütün varlıklar dostluk yüzünü gösterdiler.
Sonunda selâmet sahiline çıktı, kabak ağacının altında Allah’ın özel lütfuna kavuştu.
Ölü numarası yapan balık |
Şempanze |
Primat ailesinin en yaygın örneği olan şempanzeler, Orta ve Ekvatoral Afrika'da bol miktarda bulunur. Erkeklerinin ağırlığı 100 kg., dişilerinin ki ise 40 kg.’dır. Şempanzeler, aile bireylerinden oluşan 2-50 kişilik gruplar halinde yaşarlar.
Gündüz saatlerinde yiyecek arayan bu hayvanların beslenme listesi oldukça uzundur: Yaprak, böcek, meyve, kuş yumurtası… Bazı şempanzelerin diğer maymunlara ve antiloplara da saldırdığı görülür. Dişi her keresinde bir yavru yapar; yavru 6 aylıkken yürümeye başlar ve 4 yıl annesinin yanından ayrılmaz. Bütün maymun türleri içinde insana en fazla benzerlik gösteren maymun şempanzedir. Bu sadece anatomik ve fizyolojik özelliklerinden değil, yeteneklerinden de kaynaklanır. Şempanzeler, eğitim ile en karmaşık müzik aletlerini bile çalmayı öğrenebilirler.
Şanlıurfa balıklı göl güvercinler - 1 |
Resulullah efendimiz ve Ebû Bekr-i Sıddîk içerde iken, müşrikler, iz takip ede ede mağaranın önüne geldiler. Ağzını bir örümceğin ördüğünü ve iki güvercinin de yuva yaptığını gördüler. İz sürücü Kürz bin Alkame; "İşte burada iz kesildi" dedi. Müşrikler, "Eğer, onlar buraya girmiş olsalardı, kapının üzerindeki örümcek ağının yırtılmış olması lazım gelirdi. Bu örümcek, ağını, Muhammed doğmadan önce örmüştür" dediler. Müşrikler kapı önünde münakaşa ederken, içeride hazret-i Ebû Bekir endişeye kapıldı. Kainatın Sultanı efendimiz buyurdu:
- Yâ Ebâ Bekr! Üzülme!.. Şüphesiz Allahü Teâlâ bizimledir.
Sevgili Peygamberimiz ile hazret-i Ebû Bekir, bu mağarada geceli gündüzlü üç gün kaldılar. Hazret-i Ebû Bekir'in oğlu Abdullah, Mekke'de duyduklarını, geceleyin mağaraya gelip haber veriyor ve sürülerinin çobanı Amir bin Füheyre ise, geceleri süt getirip izleri siliyordu.
Şanlıurfa balıklı göl güvercinler -2 |
Gofret |
Hörgüçlü Suudi Arabistan ineği |
Boğa damızlık olarak, öküz ise iş ve besi hayvanı olarak kullanılır. Ortalama 800 kg gelebilen öküz, 4500 kg'lık yükü rahatça çekebilir. Traktörün giremediği yerlerde ziraatın temel direğidir. Sığırların eti ve sütü insan için en iyi bir besin kaynağı olduğu gibi derisinden de gön ve kösele yapılır. Boynuz ve kemikleri sanayide, gübresi tarlalarda kullanılır. Yayıldıkları merayı at, keçi ve koyun gibi kuvvetten düşürmez, düzenli otlayıp bilakis ıslahına sebep olurlar. Tibet'te olan hörgüçlü ve bol kıllısına Yak veya Tibet öküzü denir. Süt ve eti için ıslah edilmiş birçok sığır soyu vardır.
Bakara suresi, ismini surenin 67-73 ayetlerinde anlatılan efsanevi bir inek kesme hikayesinden alır, Bakara "inek" demektir. "67. Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti. 68. "Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın" dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek." Size emredileni hemen yapın, dedi. 69. Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler. "O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir" dedi. 70. "(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşallah emredileni yapma yolunu buluruz" dediler. 71. (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. "İşte şimdi gerçeği anlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi. 72. Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır. 73. "Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun" dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size ayetlerini gösterir."
Danalar uyumak üzere |
Papağan |
Şu kuşun havasına bakın |
Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu'nun dillerde yağız mı yağız atı çalınır.bütün civarı arar tarar yok.Bir kimse birde İstanbul'daki pazarları dolaş der.İstanbul'da pazarları dolaşırken atına rastlar.Pazar sahibine şu ata bir bineyim hele der,pazarcıda buyur der.Eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala oradan uzaklaşır.Dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip , ah evlat! Atı alan Üsküdar'ı geçti.O kör oğluydu , atın gerçek sahibi.
Tiryaki koyun |
Meraklı keçi |
Kedi yavrularını doyururken |
Koyunlar inşaat yaparken |
Şanlıurfa balıklı göl |
Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri ) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.
İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol"' emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içerisine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.
Kuzucuğum |
Kangurular güneşlenirken |
Tavus kuşu çalımlı bir şekilde yürürken |
Tavus Kuşu övüne, ötekiler dinliye, günler böyle geçip gidiyormuş. Giderek hayvanlar tavusun bu halinden o kadar sıkılmışlar o kadar sıkılmışlar ki, nihayet olanlar olmuş! Her bir hayvanın sıkıntısı toplanmış, koskocaman bir siyah bulut olmuş! Bir gece, bu bulut kalkmış, tavusun heer bir tüyüne tek tek yapışmış!…
Tavus Kuşu ertesi sabah uyandığında, her sabah yaptığı gibi tüylerini kocaman açıp kırıtmak istemiş. Ama, o da ne! Her tüyünün ortasında, siyah bir göz gibi birer leke durmuyor mu?… İnanamamış bu duruma; bir o tüyüne bakmış, bir ötekine ama evet, hepsinde de varmış siyah göz. Çıkartmaya çalışmış bu lekeleri ama nafile… Gitmiş kuyruğunu dereye sokmuş; olmamış. Tüylerini olanca kuvvetiyle bir o yana, bir bu yana savurmuş; olmamış! Sonunda pes edip, diğer hayvanlardan yardım istemiş. Ama hayvanlar da bilmiyorlarmış ki bu olaya kendi sıkıntılarının neden olduğunu. Düşünmüşler taşınmışlar ama tavus Kuşunun problemine bir çözüm bulamamışlar. Sonunda bilge kaplumbağaya gidip durumu danışmışlar.
Iğdır- Erzurum Yolundayken |
Anne at ve tay birlikte |
Koyunlar gezerken |
Kara Kedi
Kedi Bakışı
Caretta Caretta