6 Mayıs 2013 Pazartesi

Hayvanlar Alemi

sirin dana
Şirin dana

Su kablumbagalari
Su Kaplumbağaları 

pelikanlar guneslenirken
 Pelikanlar

keciler
Keçiler

asker duruslu guvercin
Asker duruşlu güvercin
kaplumbaga
Kaplumbağa

Gel zaman git zaman kaplumbağalar ülkesinde su bitmiş. Ne yapacağız diye düşünürken içlerinde en ihtiyar, en alim olanı demiş ki:
“Şuradaki dağı görüyor musunuz? O dağın arkasında büyük bir göl var.”
Ee, koca dağı hepsi birden aşamazlar. Aralarında çok ihtiyar olanlarda var. Bunun üzerine dağa gidip su getirmeleri için en genç iki kaplumbağa seçilmiş.
Genç kaplumbağalar 25 yıl sonra göle ulaşmışlar.. Çok demeyin. Ancak çıkmışlar dağı. Hem nasıl olsa uzun yıllar yaşıyorlar. Bir de suyu alıp götürmek için yanlarına kap almayı unuttuklarını fark etmişler. Kaplumbağalardan biri;
“Eee ne yapacağız şimdi? Birimizin gidip kap alması lazım.. Diğerimiz de burada beklesin ki kimse gelip içmesin sudan!! En iyisi sen git!”
“Olmaz…. Ben gideceğim sen ya suyu içersen?.. O zaman köy susuz kalır ve hepimiz ölürüz
susuzluktan!”
“Yok vallahi bak yemin ederim ağzımı sürmeyeceğim.. sen git al gel kabı bekleyeceğim.. Söz veriyorum.”
Bunun üzerine diğer kaplumbağa yola çıkmış.. Orada kalan da beklemeye başlamış..
Aradan 30 yıl geçmiş.. 40 yıl.. 50 yıl.. Sonunda bekleyen kaplumbağa bu böyle olmayacak demiş.. Galiba gelmeyecek bu.. Köydekiler de öldü herhalde susuzluktan. . En iyisi ben biraz su içeyim de bari ben hayatta kalayım.. Kaplumbağaların soyu devam etsin.. Tam eğmiş kafasını göle doğru bir yudum alacakken çalıların arkasından bir ses duyulmuş..
“Bak böyle yaparsan gitmem amaaa!!

tavuk ve civcivler piknikteyken
Tavuk ve civcivler piknikteyken
                                           Kripto Para Alım Satım Merkezi Binance de
Ödediğiniz komisyonun %5 ini hesabınıza geri almak için www.binance.com/tr/register?ref=JF2DMD49  özel linki ile kayıt olabilirsiniz.


tavuk ve civcivler kesifte
Tavuk ve civcivler keşifte iken

kazlar ve yavruları
Kazlar ve yavruları

"Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez" atasözü 
Büyük çıkar sağlanan yerden ufak tefek özveriler esirgenmemelidir.

tavsan golgelenirken
Tavşan gölgelenirken
Karga bütün gün hiçbir şey yapmadan ağacın en yüksek dalında duruyordu. Onu gören küçük bir tavşan sormuş: “Ben de senin gibi bütün gün hiçbir şey yapmadan oturabilir miyim?” “Elbette” demiş karga, neden olmasın? Tavşan da onun bu yanıtı üzerine olduğu yere çöktü, hiçbir şey yapmadan oturmaya başladı.Bir süre sonra çalılıkların arasından bir tilki fırlayıp tavşanın üstüne atladı ve onu oracıkta yiyiverdi.Aşağıda olup bitenleri yukarıdan üzüntüyle izleyen karga kendi kendine söylendi: “Hem aşağıda olup hem de hiçbir şey yapmadan oturabilmenin bedeli çok yüksektir tavşan kardeş…Sen işin bu yanını hiç düşünmedin…

saskin koyun
Şaşkın koyun
Karaman kalesi Osmanlı ordusu tarafından sarıldığı zaman, kale içindeki halk, canını ve malını kurtarmak endişesine düşer.Bu arada, bir sürü sahibi de sürüsünü kurtarmak hazırlığı içindedir. Sürünün, Karaman kalesinin dışına açılan karanlık dehlizde yolunu bulabilmesi için, keçilerin boynuzlarına yanan meşaleler takar ve bu suretle dışarıya çıkarlar.Kaleyi sarmış bulunan Osmanlı askerleri, arka tarafta ellerinde meşaleler bulunan bir ordunun kendilerine saldırmak üzere bulunduğunu sanarak, kuşatmayı kaldırıp, ağırlıklarını bırakarak kaçarlar. Bunun bir sürü olduğunu, iş işten geçtikten sonra anlarlar, ve bu lafı çıkarırlar. Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu.

sevimli ayi
Sevimli ayı

asaletli deve
Asaletli deve
Bir zamanlar zengin bir adam varmış. Canı da çok kıymetliymiş. Bu adam bir zaman sonra sıkıntı çekmeye başlamış ve hizmetçileri geçici süreliğine işten çıkarmış. Tek başına evde yaşamaya başlamış. Bir ay geçmiş, ne evi temizlemiş ne de banyo çünkü bu adam her şeyini başkalarına yaptırmaya alışmış. Derken borçlularından paralarını alabilmiş ve işçileri geri almış. Bakımını yaptırırken hizmetlisi adamın başında pire bulmuş. Zengin adamın canı da çok kıymetli olduğu için bütün mahalleyi ayağa kaldırmış. İnsanlar olayı öğrenince durumun çok ciddi olmadığını anlamışlar ve içlerinden biri ‘Amma adam be pireyi deveye yaptı’ demiş. O gün bu gündür küçük şeyleri çok büyüten kişilere ‘Pireyi deve yaptı’ diyoruz.
vakur deve
Vakur deve

mutevazi deve
Mütevazi deve

sirin buzagi
Şirin buzağı

civcivler kir gezisinde
Tavuk ve civcivleri kır gezisinde

kir gezisi
Kır gezisi - 2

tavuk ve civcivleri
Uzun zaman önce şirin bir köyde yoksul bir çiftçi yaşarmış. Bu çiftçi tavukları çok severmiş, her gün tavukları beslermiş ama bir tavuğu varmış ki çok özelmiş. Özelliği ise altın yumurtluyor olmasıymış, çiftçi her gün altından olan yumurtayı şehre götürüp kuyumcuda bozdurur imiş. Bu böyle giderken yoksul çiftçi giderek zenginleşmeye başlamış, zenginleştikçe çiftçi değişmiş artık para kazanıp geçinmek için çalışmaya gerek duymuyormuş. Çiftçi her gün altın yumurtlayan tavuğun yumurtasını satarak geçiniyormuş. Çok geçmeden çiftçi gereksiz şeylere harcamaya başlamış bu parayı ve bir süre sonra yetmemeye başlamış.

Çiftçi artık tavuğu sevip okşamıyor ona eskisi kadar değer verip sevmiyormuş. Çiftçi zamanla tavuğun karnında bir hazine olduğunu düşünmeye başlamış. Eğer tavuğu kesip karnındaki hazineyi alırsa ömür boyu zengin yaşayacağını düşünmüş.

Çiftçi aç gözlü olmaya başlamış ve bir gün elinde bir bıçak ile kümese girmiş. Tavuk çiftçiyi öyle görünce kaçmaya başlamış. Çiftçi kararlıymış, tavuğu yakalamış ve anında kesmiş. Hemen tavuğun karnını kesip merak için karnına bakmış ama bir de ne görsün? Tavuğun karnı ne altın doluymuş ne de hazine varmış. Aç gözlülük yaptığını o anda anlamış ve pişman olmuş. Fakat tavuk öldüğü için iş işten geçmiş.

avucta civciv
Civciv

ordegi takip eden gölge
Ördeği takip eden 2 gölge

inek


Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş-i Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. Durumu Hacı Bektaş-i Veli ‘ye anlatır ve Hacı Bektaş-i Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatır, Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder.Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-i Veli ‘ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.Mevlana şöyle der:- Biz bir karga isek Hacı Bektaş-i Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş-i Veli dergahı’na gider ve Hacı Bektaş-i Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş-i Veli'ye sorar.Hacı Bektaş-i Veli de şöyle der:- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.


inekler

farklı renklerde üc keci

Keçiler, bilindiği gibi çevik ve haşarı hayvanlardır. En olmayacak kayaların tepesine çıkar, 
hoplayıp zıplayarak en sarp yerlerdeki otlara bile ulaşırlar. Hatta bu yüzden, sarp ve dar 
yollara keçi yolu tabir olunur.
Burdurlu çoban her zamanki güzergâhının aksine o gün, İnsuyu bölgesinde keçilerini yayılmaya 
salmış. Ne var ki öğle sıcağı bastırdığı halde keçileri sulayacak bir su bulamamış. Çaresiz, 
sürüsünü bir ağacın gölgesinde istirahate salıp kendisi de uykuya dalmış. Ağacın gölgesine 
sığamayan keçiler iyiden iyiye susayıp su aramak üzere kendilerince bir yol bularak 
İnsuyu mağarasına girmişler. Meğer, bu mağarada yağmur sularından oluşmuş göletler, 
kar suyu birikintileri varmış. Çoban uyandığında, bir de bakmış ki ortalıkta sürüden bir 
eser yok. Çevreyi araştırmış, orayı burayı yoklamış ama nafile.
Eyvah, demiş içinden, keçileri kaçırdık, şimdi sürü sahiplerine ne derim! Koskoca sürü 
nereye gider? Köylü beni öldürür alimallah.
Bu düşünceler içinde aklına gelen bütün yerlere tekrar tekrar bakmış. Mağaradan 
haberdar olmadığı için de çaresiz, köye dönmüş. Ancak görevini ihmal ettiği için aklından 
bin bir türlü düşünce geçiyor, önüne gelene, keçileri kaçırdım, şimdi ben ne yapacağım 
diye soruyormuş. Çobanın bu çaresizliği köylüleri de şaşkına çevirmiş ve hep beraber sürünün 
kaybolduğu yere gitmişler. Bir de ne görsünler, sürü kendi kendine otlamaya devam 
ediyor. Meğer öğlen sıcağında mağarada dinlenip suyunu içen keçiler, sonra yine yayılmak 
üzere dışarı çıkmışlar. Sürüyü sayan köylüler sayının da tam olduğunu görünce, durmadan 
keçileri kaçırdım diye sayıklayan çobanın delirdiğinden veya bir düzenbazlık peşinde olduğundan 
şüphelenmeye başlamışlar. Sürüye yeni bir çoban tutmuşlar. Lakin birkaç gün 
sonra yeni çobanın başına da aynı olay gelmiş. O da keçileri kaçırdım diyerek, köye 
dönmüş. Bu sefer köylüler bölgeyi araştırmaya karar vermişler ve şimdiki İnsuyu mağarasını 
bulmuşlar. Ondan sonraki zamanlarda, keçilerini kaçırmayan çobanların bu mağarada 
öğle istirahati yapmaları gelenek olmuş. Keçilerini kaçıran çobanların deli divane hareketleri 
de sinir krizlerine girerek ne yaptığını bilmeyenler için bir benzetme olup, bu deyim dilimize 
yadigar kalmış.

keci ve inek

keciler

keciler otlarken

keci poz verirken

İki inatçı keçi kırlara otlamaya gitmişler. Her taraf yemyeşil taptaze çimenlerle doluymuş. Keçiler otlarken ırmağın kenarına kadar gelmişler. Keçilerden birisi ırmağın bir yakasında, diğeri öbür yakasında otluyormuş. Derken ikisi de ırmağın üzerindeki köprünün ortasına gelmişler.
İki keçi, köprüde burun buruna gelmişler. Keçilerden birisi yol istemiş: Yol ver de karşıya geçeyim. Diğer keçi yol vermeye yanaşmamış: Önce ben geldim, sen bana yol ver.
Keçilerin ikisi de inatçı mı inatçı. Köprüde kafa kafaya toslamışlar.
İkisi de kavga etmekten yorgun düşmüşler.
Bir tos, bir tos daha derken, keçilerin ikisi birden dengesini kaybedip, ırmağa düşmüşler.
İki keçi, ırmakta bata çıka sürüklenmeye başlamışlar. Boğulmak üzereyken yaptıkları hatayı anlamışlar.
Son sözleri:
- Keşke ikimizde bu kadar inatçı olmasaydık! 
Olmuş.

tatlı minik corek
Tatlı minik çörek

guzel bakisli
Güzel bakışlı

sevimli keci

poz veren keci

                                  Google ilk sayfa tesadüf değildir.


avini bekleyen kaplan
Avını bekleyen kaplan

ordek suda

Anne Ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu. Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar. Fakat en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu. Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü. Anne ördek yeni doğan yavruya bakarak ; “Umarım değişir..” dedi şefkatle. Zaman ilerliyordu ama ördek yavrusunun rengi hala griydi. Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlar, ona “çirkin ördek yavrusu” diye sesleniyorlardı. Anne Ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu. Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar. Fakat en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu. Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü. Anne ördek yeni doğan yavruya bakarak ; “Umarım değişir..” dedi şefkatle. Zaman ilerliyordu ama ördek yavrusunun rengi hala griydi. Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlar, ona “çirkin ördek yavrusu” diye sesleniyorlardı.


Zavallı yavru o kadar mutsuzdu ki sonunda uzaklara gitmeye karar verdi. Gün boyunca yürüdü gece olunca ise çok yorulmuştu. Mola verdi. Bir yanda açlık, bir yanda korku…Ama yapabileceği hiç bir şey olmadığından derin bir uykuya dalmakta gecikmedi.

Ertesi sabah su sesleriyle gözlerini açtı. Geceyi yaban ördeklerinin çılgınca eğlendiği küçük bir göl kıyısında geçirdiğini anladı. Bu gürültücü arkadaşlarına kendini tanıtmaya hazırlanıyordu. Birden bir tüfek sesi ile irkildi. hiç zaman kaybetmeden oradan uzaklaştı. Çok geçmemişti ki küçük ördek kendini bir çiftlikte buldu. Çiftliğin sahibi yaşlı kadın onu doyurdu. Ateşin yanında uyumasına izin verdi. Fakat yavru ördek bir göl bulabilme umuduyla oradan da uzaklaştı.

Günlerce bir göl bulabilmek için rastgele yoluna devam etti. Sonunda bir göl kıyısına ulaştı. Bu arada yanlız başına yaşamayı öğreniyordu. Bu göl kıyısında yavru ördek gün geçtikçe büyüyordu. Kendisi farkında olmadan görüntüsü değişiyordu. Geçen kuğuları gördükçe onların asil duruşları ve güzel görünüşlerinden dolayı iç çekiyordu.

İlkbaharda bir kuğu sürüsü gölün kıyısına yuva yapmaya geldi. Çirkin ördek yavrusuyla tanışmak için yaklaştılar. Fakat kendisini bu zarif kuşlarla arkadaşlık etmek için çok çirkin ve kaba buluyordu.Birden bire suda aksini gördü. O da ne!…

Kendisini güzel bir kuğuya dönüşmüş olduğunu fark etti. Kuğu sürüsüne katıldı ve ömür boyu mutlu oldu.

ordeklerin havuz sefasi
Ördeklerin havuz sefası

midilli
Midilli

zebra
Zebra

fil
Fil
Zürafa yüksek bir ağacın arkasına saklanmış. Neden? 
Cevap: File çelme takmak için.

saman kafali fil

Yaşlılığı nedeniyle çok ucuza satılan bir fili satın alan uyanık adamlardan biri, bir çadır kurmuş ve önüne şöyle bir tabela asmış: 
"Kim bu filin dört ayağını birden zıplatırsa 10 milyon lira kazanacak. Denemesi 100 bin Lira." Çok deneyen olmuş ama kimse başaramamış. Bir gün bir çocuk gelmiş, içeri girmiş ve avucuna sakladığı hapşırık tozunu filin hortumuna tutmuş. Fil hapşırırken hop hop hoplamaya başlamış. Çocuk paraları almış, gitmiş. Herkes bu yöntemi denemeye kalkınca iflas gözüktüğünden başka bir tabela asmış. 
"Kim filin başını önce aşağı yukarı, sonra sağa sola sallatırsa 10 milyon, denemesi 10 bin lira." Yine deneyenler olmuş ama kimse becerememiş. O çocuk tekrar gelmiş, içeri girmiş, filin yanına yaklaşmış, beni tanıdın mı, der gibi kendini göstermiş, fil kafasını aşağı yukarı hareket ettirmiş. Çocuk elindeki hapşırık tozunu gösterince de fil başını sağa sola sallamaya başlamış.


fil govde gosterisinde
Fil gövde gösterisinde

Bir gün CIA, KGB ve X ajanları  kimin daha iyi olduğunu öğrenmek için aralarında bir yarışma yapmaya karar verirler. Yarışma ormanda yapılacaktır. Kim ilk önce bir aslan yakalayıp gelirse yarışmanın galibi olacak. Yarışma başladıktan 1 saat sonra CIA ajanları bir aslan yakalayıp gelirler. 2 saat sonra da KGB ajanları bir aslan yakalayıp gelirler. Ama X ajanları bir türlü gelmek bilmezler. Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra X ajanları bir fille çıkagelirler. Fili gören CIA ve KGB ajanları ama bu fil aslan değil derler. X ajanları inanmıyorsan hayvana sorun derler. X ajanları tarafından evrile çevrile dayak yiyen fil tabi ne desin :  Abi valla ben aslanım. Valla ben aslanım  :)))

acayip yaratik
Acayip yaratık - 1

acayip yaratik
Acayip yaratık - 2

deve

zebralarin cizgilerinin sirri


                                                   Zebraların çizgilerinin sırrı çözüldü
Zebraların, kan emen ve hastalık taşıyan at sineklerinden korunmak için çizgili oldukları belirtildi.
Deneysel Biyoloji Dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, zebraların çizgilerinin, at sineklerini uzak tuttuğunu, evrim sürecinde zebraların kan emen ve hastalık taşıyan bu hayvanlardan korunmak için çizgiler geliştirdiklerini belirtiyor.Zebraların neden çizgili oldukları konusunda pek çok teori var. Kimi bilim adamları her zebranın çizgilerinin diğerlerinden farklı olduğunu, bunun kalabalık sürüler içinde hayvanların birbirlerini tanımasını sağladığını savunuyor.


geyik
Geyik

geyikler

Avcılar bir gün avlanmak için hazırlık yaparlar tuzakları kurarlar ve her zaman gördükleri geyiği avlamak için sabırsızlanırlar.
nihayetinde anne geyik avcıların tuzağına yakalanır, avcılar büyük bir heyecanla geyiğin yanına giderler ve sevinç gösterilerinde bulunurlar.
Oradan geçmekte olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) geyiğin ve avcıların yanına gide Peygamber Efendimiz geyiğin gözyaşlarını görür ve geyiğin neden gözyaşları döktüğünü anlar ve avcılara derki bu geyiğin yavruları aç ve annelerinden süt bekliyorlar bu hayvanı serbest bırakın gitsin dağın arkasındaki yavrularını emzirip karınlarını doyursun ben kefilim sonrada gelip size teslim olacak der.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) bu isteği üzerine avcılar şöyle cevap verir.
Bizler inanan insanlar değiliz ama eğer ki dediğin gibi bu geyiği serbest bırakıp oda yavrularını emzirip karınlarını doyurduktan sonra gelip bize tekrar teslim olursa bizde sana ve Allah'a kalpten inanacağız derler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) ile anlaşmaya varırlar ve geyiği serbest bırakırlar geyik hızla koşar ve dağın arkasına geçerek gözden kaybolur.
Kısa bir bekleyişten sonra geyik dağın arkasından çıkar ve koşarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in ve avcıların yanıla gelerek ağlayan gözlerinde bir mutluluk ifadesiyle avcıların önüne yatar ve ölümü göze alarak tekrar teslim olur.
Bunun üzerine avcılarda sözünü tutar ve gerçekten anlayıp Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) ve Allah'a kalpten inanarak iman ederler.

boynuzlu geyik

lama
Lama

lama


Güney Amerika’da yaşayan deve görünüşlü, geviş getiren büyük bir memeli. Güney Amerika’nın dağ ve çayırlarında toplu halde yabani olarak yaşayan Guanako’dan evcilleştirilmiştir. Lama genel olarak 1-2 m boyunda olup, 15 cm uzunluğunda bir kuyruğa sahiptir. Omuzları yerden 1-2 metre yüksektir. Ağırlığı 70-140 kg civarında olup, narin bir vücudu, uzun bir boynu ve uzun ince bacakları vardır. Develerden farklı olarak sırtında hörgüç bulunmaz. Başı küçüktür, uzun bir çene kısmı, uzun kulakları ve fırlamış gözleri vardır.

Postu kaba ve yünlüdür. Dişilerde tüyler boyun ve ayaklarda kısadır. Beyazdan siyaha kadar çok değişik renkleri vardır. Daha çok kırmızı kahverengi ve benekli olanları yaygındır. Ant Dağlarında yaşayan yerliler bin yıldan beri evcil olarak lama yetiştirmektedir.

Deniz seviyesinden 5000 metreye kadar olan bölgelerde lamaya rastlanır. Görünüş bakımından deveye benzemesine rağmen, kolayca yüksek seviyelere uyum sağlayabilirler. Kandaki hemoglobinlerinin yüksek olması sayesinde az oksijenli ortamlarda yaşayabilirler. Lama geviş getirir ve yarı çöllerde dağlarda bulunan otlarla beslenir. Bütün devegiller gibi boynuzsuz safra kesesiz ve mideleri üç gözlü olup, kırkbayır bulunmaz. Lama, deve gibi fazla su ve yiyecek istemez. Açlığa ve susuzluğa diğer devegillerin hepsinden daha çok dayanıklıdır. İyi koşar ve pas verir gibi yürür. Dar ve dik dağ yollarında keçi gibi rahat hareket edebilen evcil hayvanlardır. Narin ve sadık olup, çok çalıştığı zaman yorulduğunda kızar ve tükürür. Deve gibi göğüs ve ayakları üzerine oturarak dinlenir.

lamalar


Erkekleri dişiler uğruna birbirleriyle dövüşürler. Gebelik 11 ay sürer. Yeni doğan yavru anne tarafından dört ay emzirilir. Lama 2,5-3 yaşlarında üremeğe başlar. Devegiller ailesinin diğer hörgüçsüz üyeleri ile eşleştirilebilirler. “Lama”, “alpaka”, “guanako” ve “vikunya” devegiller ailesinin Yeni Dünya’da yaşayan hörgüçsüz dört türüdür. Hepsi aynı cinsin farklı bireyleridir. Bazen yanlış olarak hepsine “lama” denilmektedir.

Lamaların erkekleri daha kıymetlidir. Erkekleri 45-60 kg yük ile dağ yollarında günde ortalama olarak 32 km yol yürürler. Lamalardan yük taşımacılığı yanında, etinden, sütünden ve yününden faydalanılır. Derisi çok kalitelidir. Her zaman alpaka gibi gübresini ayrı bir yere yığın yapar. Gübresi yeteri derecede yığın haline gelince bunun yanına ikinci bir yığın yaparlar. Yerliler bu hayvanın dışkısını tezek olarak kullanırlar. Evcil olanlarının boyu yabanilerinden daha fazladır.


timsah ve yavrulari
Timsah ve yavruları
Timsahlar gerçek manada gözyaşı salgılarlar; fakat bu yaşlar, sevinç ve üzüntü gibi hissi bir sebebe bağlanamaz. Öyleyse yapmacık pişmanlığı sembolize eden ‘timsah gözyaşı dökme’ deyimi nereden gelmektedir? Bu tabirin tam olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı konusu tartışmalıdır. 13. yüzyılda Fransa’da yaşamış Barthelemous Anglicus adındaki bir rahibin ‘Tabiat Bilimleri Ansiklopedisi’nde bu deyimle alakalı olarak şu bilgilere yer verilir: “Bir timsah, su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine göz yaşını döker ve onu hemen yutar.” İnsanların büyük çoğunluğu tarafından 1700 lü yılların başlarına kadar timsahların avını yerken üzüntüsünden gözyaşı döktüklerine inanılırdı. Yakın zamanda bu söylentinin temelini araştıran George Johnson, soğan-tuz karışımını Başka bir kaynakta ise, timsahların yemek yeme haricinde, uzun süre suyun dışında kalmalarına bağlı olarak kurumaya başlayan gözlerini koruma gayesiyle gözyaşı salgılayacak bir donanımla yaratıldıkları bildirilmektedir.Timsahların gözlerine bir müddet uyguladıktan sonra, bu yaygın inanışın asılsız olduğunu ileri sürdü.


baliklar

havuz baligi

Yunus Aleyhisselamın başından geçenler, Kur'an-da ve peygamberler tarihinde anlatılanlar kısaca böyle.
Yunus Aleyhisselam denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuştu. Deniz fırtınalı, gece tehlikeli ve karanlık, her taraftan ümit kesilmiş bir durumda.
Tam bu esnada Hz. Yûnus Rabb'ine döndü ve şu duayı okudu:
“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü mine’z-zâlimin.”
(Allah’ım! Senden başka bir ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıklardan uzaksın. Ben kendine yazık edenlerden oldum.)
Hz. Yûnus denizin ortasında, hem de balığın karnındaydı. Onu kurtaracak hiçbir sebep yoktu. Çünkü bütün sebepler durmuştu.
Onu o halden kurtaracak olan, sözü hem balığa, hem denize, hem de geceye geçen birisi olabilirdi.
Çünkü görünürde balık da, deniz de, gece de onun aleyhindeydi. Bu üçüne birden sözünü geçiremeyen, onu kurtaramazdı.
Bütün insanlar toplanıp bir araya gelip, yardım etmeye kalksalardı, beş para faydaları olmazdı.
Hz. Yûnus bir peygamberdi. Rabbinden başka hiç kimseden yardım gelmeyeceğini biliyordu.
Bütün sebeplerin sustuğunu ve durduğunu anladı ve gönlünü Allah’a açtı.
Okuduğu bu dua üzerine Cenab-ı Hak balığı da, denizi de, geceyi de onun emrine verdi.


Sonunda balık onun için bir denizaltı gemisi oldu.
Dağ gibi müthiş dalgaları taşıyan deniz, onun hakkında bir ovaya döndü, bir gezinti yeri oldu.
Bulutların kararttığı gökyüzü onun için bir mehtaba döndü. Ay, ışığını cömertçe yaydı, aydınlattı.
Onu sıkıştıran ve tehdit eden bütün varlıklar dostluk yüzünü gösterdiler.
Sonunda selâmet sahiline çıktı, kabak ağacının altında Allah’ın özel lütfuna kavuştu.


havuz baliklari

olu numarasi yapan balik
Ölü numarası yapan balık

buyuk balık


uzun balik

sempanze
Şempanze

Primat ailesinin en yaygın örneği olan şempanzeler, Orta ve Ekvatoral Afrika'da bol miktarda bulunur. Erkeklerinin ağırlığı 100 kg., dişilerinin ki ise 40 kg.’dır. Şempanzeler, aile bireylerinden oluşan 2-50 kişilik gruplar halinde yaşarlar.

Gündüz saatlerinde yiyecek arayan bu hayvanların beslenme listesi oldukça uzundur: Yaprak, böcek, meyve, kuş yumurtası… Bazı şempanzelerin diğer maymunlara ve antiloplara da saldırdığı görülür. Dişi her keresinde bir yavru yapar; yavru 6 aylıkken yürümeye başlar ve 4 yıl annesinin yanından ayrılmaz. Bütün maymun türleri içinde insana en fazla benzerlik gösteren maymun şempanzedir. Bu sadece  anatomik ve fizyolojik özelliklerinden değil, yeteneklerinden de kaynaklanır. Şempanzeler, eğitim ile en karmaşık müzik aletlerini bile çalmayı öğrenebilirler.



sus kopegi

Sanliurfa balikli gol guvercinler
Şanlıurfa balıklı göl güvercinler - 1

Resulullah efendimiz ve Ebû Bekr-i Sıddîk içerde iken, müşrikler, iz takip ede ede mağaranın önüne geldiler. Ağzını bir örümceğin ördüğünü ve iki güvercinin de yuva yaptığını gördüler. İz sürücü Kürz bin Alkame; "İşte burada iz kesildi" dedi. Müşrikler, "Eğer, onlar buraya girmiş olsalardı, kapının üzerindeki örümcek ağının yırtılmış olması lazım gelirdi. Bu örümcek, ağını, Muhammed doğmadan önce örmüştür" dediler. Müşrikler kapı önünde münakaşa ederken, içeride hazret-i Ebû Bekir endişeye kapıldı. Kainatın Sultanı efendimiz buyurdu:
- Yâ Ebâ Bekr! Üzülme!.. Şüphesiz Allahü Teâlâ bizimledir.
Sevgili Peygamberimiz ile hazret-i Ebû Bekir, bu mağarada geceli gündüzlü üç gün kaldılar. Hazret-i Ebû Bekir'in oğlu Abdullah, Mekke'de duyduklarını, geceleyin mağaraya gelip haber veriyor ve sürülerinin çobanı Amir bin Füheyre ise, geceleri süt getirip izleri siliyordu.


balikli gol guvercinleri
Şanlıurfa balıklı göl güvercinler -2
gofret
Gofret
horguclu Suudi Arabistan inegi
Hörgüçlü Suudi Arabistan ineği
İneklerin mideleri dört gözlü olup geviş getirirler. Üst çenelerinde kesici dişleri bulunmaz. Otları alt çenelerinin dişleriyle keserler. Boynuzları daimidir. Kırıldığında bir daha yeniden sürmez.İnek kelimesi, halk arasında geniş manada geviş getiren, etinden, sütünden ve hizmet hayvanı olarak faydalanılan büyükbaş evcil hayvanlar için kullanılır. Dar manada ise, evcilleştirilen ve etinden, sütünden veya gücünden faydalanılan ve birçok soyu üretilen evcil boğa dır. Sığırın doğumundan altı aylığa kadar olan erkek ve dişi yavrularına buzağı altı aylıktan bir yıllığa kadar olan erkek hayvana dana; altı aylıktan gebelik dönemine kadar dişilerine düve, erkeğine boğa; inenmişe tosun yavrulayan dişiye inek; işe koşulan tosuna öküz denir.
Boğa damızlık olarak, öküz ise iş ve besi hayvanı olarak kullanılır. Ortalama 800 kg gelebilen öküz, 4500 kg'lık yükü rahatça çekebilir. Traktörün giremediği yerlerde ziraatın temel direğidir. Sığırların eti ve sütü insan için en iyi bir besin kaynağı olduğu gibi derisinden de gön ve kösele yapılır. Boynuz ve kemikleri sanayide, gübresi tarlalarda kullanılır. Yayıldıkları merayı at, keçi ve koyun gibi kuvvetten düşürmez, düzenli otlayıp bilakis ıslahına sebep olurlar. Tibet'te olan hörgüçlü ve bol kıllısına Yak veya Tibet öküzü denir. Süt ve eti için ıslah edilmiş birçok sığır soyu vardır.




koyunlar

keci yavrulari

sari inekler

Bakara suresi, ismini surenin 67-73 ayetlerinde anlatılan efsanevi bir inek kesme hikayesinden alır, Bakara "inek" demektir. "67. Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti. 68. "Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın" dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek." Size emredileni hemen yapın, dedi. 69. Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler. "O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir" dedi. 70. "(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşallah emredileni yapma yolunu buluruz" dediler. 71. (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. "İşte şimdi gerçeği anlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi. 72. Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır. 73. "Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun" dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size ayetlerini gösterir."

danalar uyumak uzere
Danalar uyumak üzere

papagan
Papağan

su kusun havasina bakin
Şu kuşun havasına bakın

esek inek at


Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu'nun dillerde yağız mı yağız atı çalınır.bütün civarı arar tarar yok.Bir kimse birde İstanbul'daki pazarları dolaş der.İstanbul'da pazarları dolaşırken atına rastlar.Pazar sahibine şu ata bir bineyim hele der,pazarcıda buyur der.Eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala oradan uzaklaşır.Dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip , ah evlat! Atı alan Üsküdar'ı geçti.O kör oğluydu , atın gerçek sahibi.

sevimli kopek

tiryaki koyun
Tiryaki koyun

keciler

merakli keci
Meraklı keçi

kedi yavrularini doyururken
Kedi yavrularını doyururken
koyunlar insaat yaparken
Koyunlar inşaat yaparken

Sanliurfa balikli gol
Şanlıurfa balıklı göl


Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri ) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.

İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol"' emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içerisine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.

kuzucugum
Kuzucuğum

Pelikan büyük ve geniş tatlı suların ve okyanusların kıyılarında sürüler halinde yaşar. Yürüyüşü ağır, konması ve uçuşu kolaydır; gayet iyi yüzer, bazı türleri, esas besinleri olan balıkları yakalamak için havadan suya dalar. Sıcak ve ılıman ülkelerde yaşayan sekiz türü vardır; bunlardan ikisi Amerika'da yaşar. Beyaz Pelikan ile tepeli pelikan Avrupa'nın güneydoğusunda bulunur. Amerika'daki türlerden biri Peru kıyılarında önemli miktarda guano meydana getirir.Pelikan ottan veya kamıştan yaptığı kaba saba bir yuvaya iki veya üç yumurta yumurtlar. Yavrular çok çelimsiz ve çıplak olarak yumurtadan çıkar; uzun süre anaları tarafından yarı sindirilmiş hazır besinlerle beslenir.

tavus kusu

kangurular guneslenirken
Kangurular güneşlenirken
Kangurugillerden keseli, memeli hayvanların genel adı.Kanguru'lar keseli hayvanların en büyüğüdür. Avustralya'daki kolonların boomer dedikleri koca kanguru arka ayakları üzerine dikildiği zaman boyu iki metreyi bulur. Bu hayvanlar Avustralya kıtasına özgüdür.Kangurunun kulakları büyük, ön bacakları çok küçüktür, yürümesine yaramaz , ama büyük olan arka bacakları art arda sıçramalarla yer değiştirmesine imkan verir. Kuyruk dengeyi sağlar. Kangurular yaşlı bir erkeğin güdümünde büyük sürüler halinde yaşar, otla beslenirler. Beş ay bir gebelikten sonra doğan yavru altı ay süre ile annesinin kesesinde, büyümesine devam eder.Kanguruların kaya kangurusu, ağaç kangurusu ve kanguru faresi gibi çeşitleri vardır. 


tavus kusu
Tavus kuşu çalımlı bir şekilde yürürken
Hayvanlar alemindeki tüm hayvanların içinde tavus Kuşu, kendini pek bir güzel bulur, pek çok beğenirmiş. Sürekli şişinir, her dakika böbürlenirmiş…Diğer hayvanlar, tavus Kuşunun bu övünmelerine “ya sabır” çekedursun, tavus Kuşu aynı tas aynı hamam devam ededursun… Bir de eklermiş; “Hem sadece güzel olmakla da kalmıyorum ki… Çok da güçlü bir şifacıyım ben. Geçenlerde köyün şifacısı bir tanecik tüyümü alabilmek için ne diller döktü, bir bilseniz. Dedi ki, hasta kişinin üstüne şöyle bir sallasa benim tüyümü, o an iyileşiverirmiş!… Eh, verdim ben de değerli tüyümden bir tane. Nasılsa bende daha çook var…”
Tavus Kuşu övüne, ötekiler dinliye, günler böyle geçip gidiyormuş. Giderek hayvanlar tavusun bu halinden o kadar sıkılmışlar o kadar sıkılmışlar ki, nihayet olanlar olmuş! Her bir hayvanın sıkıntısı toplanmış, koskocaman bir siyah bulut olmuş! Bir gece, bu bulut kalkmış, tavusun heer bir tüyüne tek tek yapışmış!…
Tavus Kuşu ertesi sabah uyandığında, her sabah yaptığı gibi tüylerini kocaman açıp kırıtmak istemiş. Ama, o da ne! Her tüyünün ortasında, siyah bir göz gibi birer leke durmuyor mu?… İnanamamış bu duruma; bir o tüyüne bakmış, bir ötekine ama evet, hepsinde de varmış siyah göz. Çıkartmaya çalışmış bu lekeleri ama nafile… Gitmiş kuyruğunu dereye sokmuş; olmamış. Tüylerini olanca kuvvetiyle bir o yana, bir bu yana savurmuş; olmamış! Sonunda pes edip, diğer hayvanlardan yardım istemiş. Ama hayvanlar da bilmiyorlarmış ki bu olaya kendi sıkıntılarının neden olduğunu. Düşünmüşler taşınmışlar ama tavus Kuşunun problemine bir çözüm bulamamışlar. Sonunda bilge kaplumbağaya gidip durumu danışmışlar.

yavru tavus kuslari
Yavru tavus kuşları

Bilge kaplumbağa pek çok senelik bilgisinden ve tecrübesinden ötürü durumun nedenini anlamış ve de bütün hayvanları ve tabii ki tavus Kuşunu da toplayıp, neler olduğunu bir güzel anlatmış. Hayvanlar bayağı bir şaşırmış bu duruma, tavus da bayağı bir üzülmüş!… Çokça da pişman olmuş. Hayvanların hepsinden özür dilemiş onları bu kadar sıkıntıya soktuğu için ama iş işten geçmişmiş. Artık tüylerinde siyah lekelerle yaşayacakmış…Gel zamaan, git zaman… Tavus Kuşu bu olayın nedenlerini ve bütün olanlardaki kendi rolünü daha iyi anlamaya başlamış. Tüylerindeki gözleri yavaş yavaş kabullenmiş. O, gözleri kabullenmeye başladıkça gözler canlanmaya, hayat bulmaya başlamasınlar mı?! Böylece neler olmuş biliyor musunuz? Bir kere, tavus Kuşu bu gözler sayesinde çok iyi gözlem yapabilmeye başlamış. Ayrıca, gözlerin kıymetini bildikçe içgörü ve hatta hatta duru-görü özellikleri bile kazanmış!Giderek, nasıl hem kendine güvenli ve kendinden emin aynı zamanda da alçakgönüllü olunabileceğini öğrenmiş. Daha doğrusu, alçak gönüllü olabilmek için aslında kendine güvenli olması gerektiğini öğrenmiş!… Kendine güvendikçe, hayatta kendine daha az önem vermeyi öğrendikçe, eski garip hallerine de kahkahalarla güler olmuş.
Igdir Erzurum yolundayken
Iğdır- Erzurum Yolundayken

at ve tay
Anne at ve tay birlikte

koyunlar gezerken
Koyunlar gezerken

kara kedi

Kara Kedi

kedi bakisi

Kedi Bakışı

caretta caretta Mersin

Caretta Caretta

Alaska kopekleri

Alaska köpekleri



hayvanlarin gunes banyosu

Hayvanların hepsi güneş banyosu yapıyor

deve kusu

Deve misin  kuş musun? Yoksa deve kuşu musun?

kelaynak kuslari

Kelaynak Kuşları


guneste mayisan marti

Güneşte mayışan martı

BAĞIŞ YAP

BİTCOİN    1D4TUtXYqqaB9AZWcdDxFQo3qYSZHbqFxR